24 Eylül 2011 Cumartesi

Gemi

Sen benim geceleri ne çektiğimi biliyor musun diye sorarak başladı söze. Kendisinden konuşmayı sevmez. Demek sorulunca bir kere… Bir ay oldu yaşamıyor. Acıkmasa ve sigara alması gerekmese dışarı çıkmayacak. Şimdi uzaklara giden bir gemide olabilse… Belki tekrar yaşar o zaman. Kimse onun geceleri ne çektiğini bilmiyor.Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Pencereden dışarı baktı. Dar bir sokağa bakar evinin penceresi, sokağın sonunda yol ikiye bölünür. O ilk defa fark etti. Üç yıldır oturuyor bu evde halbuki, hem o daha bir aydır yaşamıyor. Nasıl fark etmez?! Düşündü, nereye gideceğini bilmeyen için bir yol ayrımının önemi yok. Bunca sene bilmedi nereye gittiğini. Neyse ki artık yaşamıyor. Şimdi uzaklara, çok uzaklara giden bir gemide olabilse, belki tekrar yaşar o zaman. Kimse onun geceleri ne çektiğini bilmiyor. Bir sigara yakıp sokağı seyretmeye devam etti. 18-20 yaşlarında –bir şeylere sinirlenen- iki adam bağıra çağıra küfrederek geçiyorlar, güpegündüz, yol ortası… Pencereden ne kadar dikkatli bakılabilirse o kadar dikkatli baktı onlara. Yaşamlarının nasıl olduğuna dair fikirler üretmek istedi. Sağdaki –diğerine göre daha uzun boylu, daha esmer ve yaşça daha büyük gözüken- liseyi ikiden bırakmıştır, bir süre boş boş dolaşmıştır. Sonra babası ölünce çalışmaya başlamıştır dedi kendi kendine. İlk defa bir kadınla 17 yaşında karhanede beraber olmuştur, sonra o karhanenin kapısından geçmemiştir bir daha. Saçma diye bağırıp sustu birden. Soldakini düşünmedi. Düşünse de tahmin edemezdi soldakinin yaşamını… Kalktı. Saat üç olmuş. Bu mevsimde hava saat altı gibi kararmaya başlar. Hava kararınca…Kimse onun geceleri ne çektiğini bilmiyor. Tuvalete gitti, işedi. Tuvalet aynasından, uzamış sakallarını gördü. Bir aydır tıraş olduğu yok. Ellerini sakallarına götürdü. Tam bu anda yüzü sanki yadırgadı ellerini. Eskiyi hatırladı. Yüzü sanki ellerini daha önce de yadırgamıştı. Çok düşünmedi. Yatağının yanındaki sandalyeye tekrar oturdu. Bir sigara daha yaktı. Tat alamadı. Bir şeyler yemeli… Dışarı çıkması gerek. Çıktı, sola dönüp yürümeye başladı.


Daha önce gitmediği bir lokanta arıyor. Alışmayı sevmiyor, yaşamadığından beri. Bulabilmek için yarım saate yakın yürüdü. Oturdu dışarıya bakan masalardan birine, bir çorba istedi.


(Bir yandan caddeden geçen insanları seyrediyor. Cadde memur tipli adamlarla dolu. Evlerine dönme saatleri gelmiş olacak. Yarın yine bu saatte bu caddeden yüzlerinde aynı yorgunluk ifadesiyle evlerine yürüyecekler. Ama o yarın bu lokantada olmayacak.) Lokantanın duvarındaki koca gemi resmini gördü. Ah, onun içinde olabilse, belki o zaman yaşar. Belki uzaklarda bilirler onun geceleri neler çektiğini…


Hesabı ödeyip lokantadan çıktı. 5-10 adım yürüdükten sonra bir berber dükkanının içindeki saate baktı. dörtkırkbeş. Havanın kararmasına bir saatten fazla var. Yavaş yavaş evine doğru yürümeye başladı. Sağda büyük bir reklam afişi dikkatini çekti. Afişteki güzel kadına uzunca baktı. Kadın zihninde bir takım çağrışımlar yarattı. “İnsan sadece en sevdiğiyle birlikte olmalı.” deyiverdi farkında olmadan. Kendi sesinden ürperdi. Bir süre sonra kendine geldi. Yürüdü, yürüdü, yürüdü. Gördüğü ilk büfeden sigara aldı. Aklı afişte, canı sıkkın. Ah şimdi çok, çok uzaklara giden bir gemide olsa. Biraz daha yürüdükten sonra, evinin olduğu sokağa yürüdü. Aklı hala afişteki kadında. Kimi çağrıştırdığını hatırlayamıyor. Köşedeki dilenciye birkaç lira verip eve girdi. Yatağının yanındaki sandalyeye oturdu. Hala afişteki kadının kimi çağrıştırdığını düşünüyor. Bundan iki yıl önce bir kadınla tanışmıştı. O zamana kadar aslında yaşamadığını gösterdi ona kadın. Yaşamanın başka bir şey olduğunu. İnsan sadece en sevdiğiyle birlikte olmalı derdi hep. Bir gün lokantanın birinde oturmuş yemeklerin gelmesini beklerken dışarıdan geçen insanları seyrediyorlardı. “Memur tipli adamlar” dedi kadın. Onlar evlerindeki yabancılara bakabilmek için sabahtan akşama kadar çalışırlar. İstese bunları ve belki daha fazlasını hatırlayabilirdi. İstemedi. Hatırlasa tekrar yaşamak gerekirdi, biliyordu. Çok uzaklara, çok uzaklara giden bir gemide olabilse.Uyandı. Dışarıda

-Yusuf! diye bağıran bir kadının sesine irkildi.

Siz onun geceleri ne çektiğini bilemezsiniz…


r.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder