28 Haziran 2014 Cumartesi

otobüsten iniyorum diye yaşım yirmi iki


sesime hakiki bir yokuş gerek
terin suyun içinde kalayım bağırdıkça
uzanıp diyebileyim ki:

senin şarkını çalıyorum kuşattığım surlara
senin şarkınla çarpıyorum kuşandığım yasalara

yani karılmalıyım artık eskiden beri
hışırtıyla anımsanan hayır uykumu tutuşturan kundağa

gişelerden nikelden ve
kıymetli evrak ve müştekilerden sıyırdığım takat
bir dağı kendi üstüme deviriyorum diye bir dize olup
dikiliyor karşıma
başıma kakılıyor bir adam memleketine dönmeye
karar verse çoktan
halbuki doğru değil
senin peşinden bir başka adla güneylere indiği kışın
saçlarını böyle kısacak kestin diye değil
haksız veya dargın da değilim

kabul kolayca çıkabilirdim işin içinden
karakollarda –oğlum
manşetlerde –anam kıymasaydı canına
işitmeseydim zaloğlu rüstem’in hikayesini
avcı mehmed’in mezarına üç el
üst üste ateş edebilseydim
gülme
bir kez tavşan yüreği görmüştüm
onun intikamını isterim

mehmet nejat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder