28 Haziran 2014 Cumartesi

suç duyurusu


Kanatlanır gökyüzüne
yüzünün sureti,
gözün görmediği
kuyulardan seslenen
tılsımın,
büyük geçişlerden...
kendimiz için iyi şeyler
yaptığımız günlerden
hasretle dolduğumuz
karanlık odalarımıza
adını verdik;
adını her söylediğimizde
aksanımız senin şehirlerindir...
gitmeseydik,
şuracıkta dursaydık,
taşın toprağın meydanlara devrildiği
körpe kasabalarda,
göğsünde koştuğumuz
koca bir umudun eşliğinde...
gelmeyi
nasıl da özledik,
sarmayı,
demeyi,
dedikçe sahillere inen kuşlar gibi
bir başına,
adsız,
söylendiğinde de
ararcasına uçardık,
bir oyana
bir bu
yana ...


Var mı benden
daha yoksulu,
fukarası,
kimsesizi şu bal kavanozunda…
yitirmişim; can çıksa,
gürül gürül
dünya dönse
ne fayda…


Şekerlerle avuttular canım günleri;
kuytuluk bir kasırganın savurduğu
topraklardan sallandık baş ucunuza,
düşmeye çekindiğimiz içinize
olası bir kaza ile birlikte,
“derin yarıklar taşıyoruz”
diyerek veda ettik…
aklımız, fikrimiz, dualarımız sizinle;
sanıldığı kadar uzak değil
geldiğimiz yollar,
he desen bağ bahçe
perişan hasretinize,
buna da şükür!
Her şeye
rağmen yaşıyoruz
sizi ve felaketinizi…


Güne geç gelen el çırpışı
şakaklarından iner,
kuşa benzer gölgesi…
kuşa benzer…


…yaranın öperek kapandığını öğrettiğin gibi kendini öperek yaşatsaydın…


ey avare! talihin, göğsü yaralı bir ‘şöhret’ taşımaktı içimize…


…küçükken gece karanlığını tanrının aydınlattığını sanırdım. Yükseldikten sonra anladım ki eğlence merkezinden gökyüzüne ışıldayan bir aldatmacaymış her şey…


Sarılarak öptüğüm ,
şimdi buz gibi suya beraber atlarız diye ömürce beklediğim
yoldaşım, kardeşim…
Göğsümüzü saran koskoca bir şehrin acısıdır…
Varlığımızla, yokluğumuzla bir sen bir ben yaşatırız
şu canına yandığımız derbeder dünyayı…
Gözlerinden öperim…

jean pierre fabien

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder