19 Kasım 2013 Salı

Bir Dilim, Sulu

-Fesleğenci kız, fesleğenci kız! Ekersin biçersin, fesleğenin yaprağı kaçtır bilir misin?
-Bey oğlu, bey oğlu! Okursun yazarsın, gökte yıldız kaçtır bilir misin?
Dışımda gelişen, o kalabalık ve seyir halindeki yaşamlara uzak olmak bu denli büyük bir korkumken; sokaklar ötede, seninle en adi mahallelerle yitik bir hayatı yaşamanın acınası keyfi vardı üzerimde o kış. Başı sonu belli olmayan halkamızda, muğlak bir zamanın açken leziz, tok karna vasat bir diliminde yaşıyorduk. O zamanlar paramız yeterli, heyecanımız olağan, sevişmelerimiz sık ve alışmışlığımız had safhadaydı. İki ucubenin başrolünde, katarsise mahal vermeyen bir filmdi bizimkisi. Şimdi, kendine farklı yönler seçmesine rağmen aynı yastığa gömülen başlarımız bana dibini sıyırdığımız bir yemeği anımsatıyor. Askerde tiksinti getirmiş kara şimşeği hatırlatıyor; kokusuna tahammülü dahi reddeden. Tecrübe etmeden özümsüyorum. Sağ kolun, çarşafın üzerinde. Omzun ve dirseğin arasındaki o zayıf, o pütürlü, o paslı demirlerin orospusu olmuş kısmı yazı tahtam belliyorum. Parmaklarım başta gelişigüzel salınırken harflere bürünüyor. Aklıma, ilkokuldayken arka sıradakinin sırtıma yazdığı edepsiz kelimeler geliyor. Hissiyata dair düşünmeyi reddeden umarsız benliğinden bu çeşit farkındalıklar beklemediğim için rahatça şekillendiriyorum hamurumu.
"Unutulacaksın."
Öyle naif, öyle yavaş yapıyorum bunları. Ardından sigara kokusu sinmiş, kalın telli saçlarının arasına çalakalem bir öpücük bırakıyorum. Her şey tekil, beklentisiz ve akışkan. En zorudur ya o sıcak yatağı, o –artık- kuru, huzursuz ama sıcak yatağı bırakıyor olmak; belki şafak belki akşam vaktidir kestiremediğim güne atıyorum adımımı beni her daim bekleyen durağıma varmak için. Sen, zamanların birinde bir sulu dilim/ beni duraklara mahkum etmiş adam/ beni anı zengini, huzur fukarası eden hasta çocuk/ keşke, ellerimle öldürecek kadar çok sevseydim seni. Hastalıklı bir şekilde, kan çanağına dönmüş gözlerimle salınsaydım cansız bedeninin üzerinde. Elimde bir şey olurdu, değil mi?
Beni aldın yine orada bir yerlere bıraktın. Soruları görmeden cevaplarını vermiştim kendime, sen beni aldın, şimdi ortada soru da yok cevap da. Bir tek, gıpta ve özlem ile.
O, oralarda bir yerlerdeydi, yine oralarda bir yerlerde.

Cries of Whispers (Oldboy OST)*

irem kulaber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder